KONU VE KOMPOZİSYON / SUBJECT AND COMPOSITION / THEMA UND KOMPOSITION / OBJET ET COMPOSITION /Объекта и композиции
Bir sanat yapıtına bakarken sorulacak ilk soru, bu yapıtın ne hakkında olduğudur. Yapıtın içeriğini saptadıktan sonra, sanatçının ögeleri nasıl düzenlediğine kompozisyona bakılır. Görüntüde yer alan ister insan, ister manzara, natürmort ya da soyut olsun, kompozisyonda bir bütün olarak kaynaşmalı ve renk, ışık, gölge gibi diğer resim özellikleri de kendi rollerini oynamalıdır.
PORTRELER: Yüzün her zaman dikkat çektiğini bilen ressam, modeli en iyi gösterecek pozu düşünmelidir. Bir portre oluşturmaktaki sorun, sadece modele benzeyip benzemediği değildir. Büyüklük, ölçek, biçim ve bakış açısı işlenen her konu için çok önemlidir; portrede modelin pozu ve çevre donanımı da sanatçı ile modelin aktarmak istedikleri mesaja bağlıdır.
FORMAT: Bir portrenin tipik biçimine ''portre formatı'' denir. Bu, yüksekliği genişliğinden fazla olan bir dikdörtgendir ve başı ve omzu gösteren bir portre, kenarlarda boşluk bırakmadan, modelin tepesini kesmeye gerek kalmadan bu formatın içine tam oturur.
BOY: Ressam portre yaparken modelin hangi bölümünü göstereceğine karar vermelidir: Heykelde büst olarak adlandırılan baş, omuzlar ve göğsün üst bölümü en çok kullanılan formattır. Yarım boy, oturan modelin portresinde çok kullanılır. Dörtte-üç boy, resmi modelin diz hizasında kesen ve ustalık isteyen bir formattır. Tam boy, ''afili'' portreler ise kişinin görkemini ve üstünlüğünü yansıtmayı amaçlar.
BÜYÜKLÜK: Bir portrenin ne kadar büyük ya da ne kadar küçük olacağı, pratik koşulların yanı sıra resmin amacına da bağlıdır. Genellikle görüntü büyüdükçe daha pahalı malzeme kullanılır ve çalışma ressamın daha fazla zamanını alır. Çok büyük portreler salt boyutları nedeniyle etkileyici olurlar ve portredeki kişinin ya bir tanrı ya soylu biri, toplumda ileri konumda olan ya da zengin bir insan olduğu izlenimini yaratırlar. Küçük portreler daha çok kişisel ve samimidir.
BAKIŞ AÇISI: Tam cepheden görülen portreler, önceleri Hıristiyan topluluklarında sadece Tanrı tasvirlerinde kullanılırlardı. Ancak, antik Mısırlılar, Batı sanatında Picasso'ya kadar denenmeyen, aynı anda birkaç bakış açısını yansıtarak, örneğin tam cepheden bir yüze profili de yerleştirdiler. Dörtte-üç bakış açısı daha sık kullanılır ve ilk portrelerde uygulanan profil açısında olduğu gibi modelin görünümünü çok iyi ifade eder.
KADRAJLAMAK: Bazen yaşamı tuvalin çerçevesiyle sınırlamayarak resmin dışında bırakılan şeyler, resimde görünen şeylerden çok daha fazlasını ifade edebilir. Kadrajlamak -bir figürü bilerek kesmek- gündelik yaşama yeni bir açıdan bakmamızı ve gördüklerimizin her zaman göründükleri gibi olmadıklarını anlamamızı sağlar. Ayrıca, figürün çerçevenin içinde yakalanmayacak kadar hızlı hareket ederek gözden kaybolduğu ya da enstantane bir fotoğraf gibi özellikle poz vermediği duygusunu yaratır.
PORTRELER: Yüzün her zaman dikkat çektiğini bilen ressam, modeli en iyi gösterecek pozu düşünmelidir. Bir portre oluşturmaktaki sorun, sadece modele benzeyip benzemediği değildir. Büyüklük, ölçek, biçim ve bakış açısı işlenen her konu için çok önemlidir; portrede modelin pozu ve çevre donanımı da sanatçı ile modelin aktarmak istedikleri mesaja bağlıdır.
FORMAT: Bir portrenin tipik biçimine ''portre formatı'' denir. Bu, yüksekliği genişliğinden fazla olan bir dikdörtgendir ve başı ve omzu gösteren bir portre, kenarlarda boşluk bırakmadan, modelin tepesini kesmeye gerek kalmadan bu formatın içine tam oturur.
BOY: Ressam portre yaparken modelin hangi bölümünü göstereceğine karar vermelidir: Heykelde büst olarak adlandırılan baş, omuzlar ve göğsün üst bölümü en çok kullanılan formattır. Yarım boy, oturan modelin portresinde çok kullanılır. Dörtte-üç boy, resmi modelin diz hizasında kesen ve ustalık isteyen bir formattır. Tam boy, ''afili'' portreler ise kişinin görkemini ve üstünlüğünü yansıtmayı amaçlar.
BÜYÜKLÜK: Bir portrenin ne kadar büyük ya da ne kadar küçük olacağı, pratik koşulların yanı sıra resmin amacına da bağlıdır. Genellikle görüntü büyüdükçe daha pahalı malzeme kullanılır ve çalışma ressamın daha fazla zamanını alır. Çok büyük portreler salt boyutları nedeniyle etkileyici olurlar ve portredeki kişinin ya bir tanrı ya soylu biri, toplumda ileri konumda olan ya da zengin bir insan olduğu izlenimini yaratırlar. Küçük portreler daha çok kişisel ve samimidir.
BAKIŞ AÇISI: Tam cepheden görülen portreler, önceleri Hıristiyan topluluklarında sadece Tanrı tasvirlerinde kullanılırlardı. Ancak, antik Mısırlılar, Batı sanatında Picasso'ya kadar denenmeyen, aynı anda birkaç bakış açısını yansıtarak, örneğin tam cepheden bir yüze profili de yerleştirdiler. Dörtte-üç bakış açısı daha sık kullanılır ve ilk portrelerde uygulanan profil açısında olduğu gibi modelin görünümünü çok iyi ifade eder.
KADRAJLAMAK: Bazen yaşamı tuvalin çerçevesiyle sınırlamayarak resmin dışında bırakılan şeyler, resimde görünen şeylerden çok daha fazlasını ifade edebilir. Kadrajlamak -bir figürü bilerek kesmek- gündelik yaşama yeni bir açıdan bakmamızı ve gördüklerimizin her zaman göründükleri gibi olmadıklarını anlamamızı sağlar. Ayrıca, figürün çerçevenin içinde yakalanmayacak kadar hızlı hareket ederek gözden kaybolduğu ya da enstantane bir fotoğraf gibi özellikle poz vermediği duygusunu yaratır.
Comments
Post a Comment